26 Temmuz 2007 Perşembe

KUZEY YILDIZI : NORVEÇ ORMAN KEDİSİ


Ünlü “Çizmeli Kedi” masalını bilirsiniz; onun İskandinav versiyonunda, kötü karakter koca kafalı, şapşal suratlı bir dev yani troll'dur. Bu masalda kahramanımız dişi bir Norveç Orman Kedisi’dir. Bu akıllı ve güzel kedi, trolllerin güneş ışığında taşlaştıklarını bilir ve kötü kalpli troll ile akşam buluşmaya gider. Zekası sayesinde koca devi sabaha kadar lafa tutar ve güneş doğunca da troll taşlaşır. Eski Norveç efsanelerinde güzel yüzlü, bol kuyruklu bir “peri” kedisi olarak anılan Norveç kedisinin çok büyük avlanma ve zıplama yetenekleri olduğuna inanılırdı.
Norveç Orman Kedisi (Norsk Skaukatt), gerçek bir doğal türdür ve kökeni Norveç’tir. Adına layık olarak bir orman canlısı gibidir: suyla arası çok iyidir, nehirlerden ve orman derelerinden balık avlar. Çok da zarif bir kedidir. Altın rengi çizgili parlak zümrüt gözler, uzun, bol tüyler, tatlı ifadeli yüzler, şık kulak ve pati süsleri. Bir Norveç Kedisi’ni gördüğünüz her zaman, gözler için bir ziyafettir. İpek-dokulu yumuşak tüylerine dokunduğunuz her an, parmak uçlarınız için bir zevktir.
Küçük bir tarih dersi:Bu kediler, Norveç’te tarihi çok eskilere dayanan bir kedi türüdür. Asırlardır halk masallarında ve mitolojilerinde yer almışlardır ve Norveçliler her zaman var olduklarını savunurlar. Tam olarak kökenleri saptanamasa da bir şey kesindir: Orman kedileri, Viking denizcilerinin Türkiye, İspanya, Afrika ve Rusya gibi uzak ülkelerden kedi getirmeleri sonucu ortaya çıkmışlardır. İskandinavya’ya özgü başka küçük kedi türü yoktur. Bu kediler, Vikingler ile dünyayı keşfetmişler, karada ve denizde buğday ambarlarını korumuşlar ve torunlarını da gelecekte dolaşsınlar diye Kuzey Amerika’ya bırakmışlardır. Bu kediler gerçekten de geçen 4000 yıl içinde İskandinav ormanlardan gelmişlerdir ve Norveç dilinde isimleri “Norsk Skaukatt” olarak bilinir. Bazı insanlar, bu seyyah kedilerin Maine Coon Kedisi ve uzun tüylü Manx kedisinin çok eski ataları olduğuna inanırlar. Tüm bu karışık türler çiftleştirilmiş ve sadece en gür tüylüler ile sağlam yapılı olanlar Norveç’in ve İsveç’in acımasız soğuklarına dayanabilip çiftçilerin yoldaşları olarak bugünlere gelmişlerdir. 20. yüzyılın ortalarında İskandiva şehir hayatının gelişmesi ve yayılması Norveç Orman Kedisi’ni tehdit etmiştir; bu yüzden Norveç’te bu güzel kedileri korumak için özel bir yetiştiricilik programı uygulamaya konulmuştur. Norveç Kedileri, sadece yakışıklı ve kolay bakılan kediler oldukları için değil, ayrıca sakin, sevecen ve ilginç dostlar oldukları için bugünlerde çok popülerdir.
Kuzey Amerika’nın Doğu kıyılarına ilk patilerini basmaları, en ünlü Vikingler’den ve Norveçli kaşiflerden olan Lief Erickson’la seyahat ettikleri 13. yüzyıla kadar uzanır. Modern günlerde ise 1979 yılında tekrar yumuşak patileri ile geri dönmüşlerdir.

Çevrelerine Uyum Sağlamak için Yaratılmış Kediler:Bembeyaz tüylü olanlarından kömür karası rengi olanlarına kadar çoğu renkten Norveç Kedisi vardır. Üstelik, olabilecek her türlü tüy deseni ve ara-renk kombinasyonlarına sahiptirler. Sadece Siyam ya da İran Kedilerinde görülen kahverengi pati noktaları bu türlerde görülmez. Koyu renkli kediler, güneşten daha çok sıcaklık aldıkları için, daha az tüye ihtiyaç duyarlar. Açık renkli kediler ise daha uzun ve sık tüylere sahiptirler. Bazı renkler mevsimlere bağlı olarak açıktan koyu tonlara doğru değişir. Doğal bir tür olduklarından dolayı, yetişkin olanlarının boyutu kediden kediye değişir.
Evde ve Oyunda:Norveç Orman Kedisi tam bir evcimen ev arkadaşıdır. İnsanlarla ve diğer evcil hayvanlarla birlikte olmaktan çok hoşlanır ve çocuklarla arasından su sızmaz. Çok sabırlı hayvanlar olduklarından kolay kolay sinirlenmezler. Dolayısıyla bu sabır küpü karizmatik kediyi kızdırmayı başarırsanız ve güzel bir pati yerseniz, kediciği “asabi” diye azarlamayın! Oldukça zekidirler ve doğal bir merakları vardır. Bu merak, her kediyle birlikte verilen doğal eşantiyon olan merak duygusundan biraz daha ötedir; çünkü kendisi ormanlarda yaşamaya alışık bir kedidir. Sıcak aylarda bu kedilerin kucağınızda oturmasını bekleyemezsiniz; yanınızda serin bir yerde uzanmaktan daha memnun olacaklardır.
Bu Orman Kedileri’nin bakımı zor değildir. Eğer tüylerine fırçalamak gibi rutin bakım yapmazsanız matlaşabilirler, fakat yine de bu matlaşma diğer uzun tüylü türlerinki kadar çok olmaz. Senede bir kez tüy dökerler. En etkileyici kısmı aslan yeleleridir. Bu uzun ve sık yeleler uzun yıllar çok acımasız kış soğuklarına kafa tutmuşlardır ve gerçekten de muhteşemdirler. Özellikleri:Orjinal bir Norveç Orman Kedisi’nin vücudu güçlü, kaslı ve yapılıdır. Uzun bir gövdeye ve uzun bacaklara sahiptir. Arka bacakları ön bacaklarından uzun olur. Ayaklarının arası açıktır ve patileri güçlü olmakla birlikte kocamandır. Kuyruğu uzun, tüylü ve en az gövdenin uzunluğu kadar uzundur. Kafasının hafif üçgensi bir şekli vardur ve uzun, geniş ve düz bir buruna ev sahipliği yapar. Yanakları dolgun dolgundur ve çenesi de büyüktür. Kulakları uzun, dik ve sivridir; ayrıca içleri de güzelce tüylerle kaplanmıştır. Çarpıcı ve uzun bıyıkları vardır. Hafif bir açıyla duran gözleri geniş ve badem şekillidir.
Norveç Orman Kedisinin iki tane tüy katmanı vardır: su geçirmez ipeksi bir üst doku ve sıkı, bol tüylü bir alt doku. Giyimine kuşamına son derece önem veren bu güzel kedinin boynunun ve göğsünün etrafında oluşan şal gibi tüyler, sonbahar ve kışları çok etkileyicidir, fakat yazın kaybolur. Nokta lekeli renkler hariç her renk ve varyasyonda bulunabilir. Çoğu türünün göğüsleri ve patileri beyazdır. Göz rengi tüylerine uyumlu olur. Maine Coon kedileri ve Norveç Orman Kedileri ilk bakışta pek çok insan tarafından karıştırılsa da, aralarında önemli farklar vardır. Norveç Orman Kedisi’nin daha pofuduk bir kuyruğu vardır ve burnu daha sivridir. Gözleri daha eğimlidir ve kulakları birbirine daha yakındır. Her iki sevimli kedi türü de aynı iklim şartlarında gelişmişlerdir ve çiftlik kedisi olmak gibi ortak bir tarihi geçmişi paylaşırlar.
Huyu suyu: Norveç Orman Kedileri dayanıklıdırlar ve anne bir kedi yavruları kolayca dünyaya getirebilir. Minik yavrular da daha 3-4 aylıkken yetişkin dönemlerinde salına salına sergileyecekleri güzel tüylerini uzatmaya başlarlar. Yetişkin kediler oyuncu, sevecen ve son derece aktiftirler. Bu tür kediler için her zaman geniş bahçeli bir ev daha iyidir: bu bahçe ne kadar geniş ve engebeli olursa o kadar mutlu olurlar. Çok zekidirler ve kapı kollarına asılıp açmak gibi oldukça sıradan(!) aktiviteleri çok çabuk ve kolayca öğrenirler. Norveç Orman Kedileri bahar ve yaz aylarından çok tüy döktükleri için düzenli fırçalanmaları gerekir.

MAİNE COON KEDİSİ



Eğer herhangi bir kedi bütünüyle Amerikan kedisi olarak anılabilirse, o da kesinlikle Maine Coon’dur. Bu doğal türün kökeni hakkında kimi pek olası olmayan, kimi de genetik olarak imkansız pek çok efsane vardır. Pek muhtemel olmayan efsanelerden biri, Marie Antoinette’nin 1789’da Fransız İhtilali’nin başında Amerika’ya kaçmayı planladığı ve sahip olduğu şeyleri önceden yolladığı da vardır. Bu eşyalar arasında pasta sever kraliçenin İran ve Ankara kedilerinin de olduğu ve sonradan bahsi geçen kedilerin Amerikan yerli kedileri ile kaçıp çiftleştikleri, dolayısıyla da sonuç olarak Maine Coon’u oluşturdukları söylenir.
Ne yazık ki, bir evcil kedinin ve bir rakunun aşık olarak, türe ismini veren orijinal Maine Coon kedi yavrularını dünyaya getirdiklerine dair romantik masalın ya da teorinin doğruluğu hakkında herhangi bir kanıt yoktur. Düşünülecek olursa, bilimsel olarak da böyle bir çapraz türlü çiftleşme imkansızdır. Bundan biraz daha az olası bir başka teori de, bir evcil kedi ile güney Kanada’dan orta Meksika’ya kadar yayılmış noktalı vahşi erkek vaşağın (Felis rufus) çiftleşmesidir.
Teoriler bitmez tabi ki. Bir başka teori ise, aslında ilk Maine Coon’ların MS. 1000 yılı dolaylarında Kuzey Amerika’ya gelen Vikingler ile karaya pati basmış Norveç Orman Kedileri olduklarıdır. Bu hikayeyi destekleyecek tek veri, ünlü Norveçli kaşif Leif Eriksson’un ya da takipçilerinin güneydeki Vinland’a giderken yolda Maine’e uğramalarıdır. Yine, Coon adında bir kaptanın, 19. yüzyılın başlarında Kuzey Amerika’ya yanında Ankara ya da İran kedileri getirdiği söylenir. Her ne kadar kaptanın adı bir muamma olsa da, böyle bir teori Maine Coon’un en olası ve basit açıklaması olacaktır: ilk kolonistler zamanından nesiller boyu yetişmiş evcil bir kısa tüylü ile sonradan ithal edilmiş kaçak bir uzun tüylünün kazayla çiftleşmesi.
Dayanıklı Tür
Maine Coon kedisinin tarihi de kendisi gibi görkemlidir. Bu tarihte yer alan efsaneler kendisini zaman zaman 18 kg olarak bile anlatmıştır. Bu da diğerleri gibi pek mümkün değil; çünkü o zamanın şartlarına göre neredeyse vahşi tabiatta öyle bir cüsse-kilo oranı yapıp sağ kalmak zordu. Bu türlerin normal ağırlığı 5 ile 7 kilo arasındadır, ki bu da Maine Coon’u fiziksel olarak en büyük türlerden biri yapmaya yeter.
Maine, Amerika’nın en kuzeydoğusunda, Kanada sınırında yer alan, yılda 211 cm kar yağışı alan çok soğuk iklimli bir yerdir. Böylece Maine Coon’un uzun tüylere ve sağlam bir yapıya sahip olması şaşırtıcı değil. Ne var ki, kesin olan birşey de Maine Coon’un bir şov kedisi olmadan önce nesiller boyu çok sevilen bir çiftlik ve ev kedisi olduğudur. Çevikliği, kahramanlığı ve dayanıklılığına dair olan ünü çok yerindedir. Bir Maine Coon kedisi, çetin kış şartlarında bile hayatta kalabilmek için evrimleşmiştir.
Sırtındaki ve yanlarındaki sert koruyucu tüyler ekstra yalıtım sağlarken, göbeğindeki yumuşak tüyler kar ve buz için bir battaniye görevi görürler. Arasındaki tüylerle büyük patiler, bu türün buzu ve karı rahatlıkla aşmasını sağlar. Büyük ve kedilere göre bile alışılmadık manevra kabiliyetine sahip kulakları, en ufak sesleri ve minik avların ayak seslerini yakalar.
Özellikleri
Maine coon'lar bizim sokaklarımızda gördüğümüz uzun tüylü tekir kedilere çok benzerler. Maine coon kedisinin farkı, yelelerinini bıyunlarının aşağısında da devam etmesi ve yüzlerinin daha ince uzun oluşudur.
Bu kadar uzun ve köklü bir soyağacına sahip olan bir tür olarak pek çok renk çeşidi ve tüy deseni vardır. Bununla birlikte orjinal ve gönüllerin sevgilisi olan gerçek Maine Coon, klasik esmer tekir olanıdır. Bu desen ve pofuduk kuyruk, bir kuzey ve orta Amerika’nın yerlisi olan bir memeli hayvana, yani rakuna benzer. Şüphesiz bu afacan varlığın ismi de kedinin isminin evrimleşmesine katkıda bulunmuştur.
Maine Coon geniş, yapılı, sağlam ve kaslı bir kedidir. Düz, kabarık tüyleri ağırdır fakat dokunulduğunda ipek gibidir. Kafasında ve omuzlarında kısa, diğer bölümlerinde uzun tüylere sahiptir. Geniş bir göğüs, seviyeli bir sırt ve uzun bir vücut bu güzel kafayı taşır. Adeleli bacakları mesafelidir. Büyük, aralıklı gözleri berrak ve cingöz bir ifadeye sahiptir. Kulaklarının da içinden tüy çıkar.
Huyu Suyu
Maine Coon kedileri mükemmel ev kedileridir. İyi huylu, sessiz, uyum sağlayabilen ve eğlence seven bir tabiatları vardır. Genellikle ailede bir bireyi kendilerine favori olarak seçerler. Böylesine bir geçmişi olan kedilerde bekleyeceğimiz üzere şampiyon avcılardır ve gerçekten dışarıya çıkma ihtiyaçları vardır. Belki de eski yarı-vahşi tarihlerini yansıtarak uyumak için en alışılmadık yerleri ve pozisyonları seçerler. Ayrıca soğuğa karşı diğer kedilere nazaran daha dayanıklıdırlar. Bazıları patilerini kullanmakta çok usta olurlar. Patilerini suyla oynamak ve hatta kimi zaman yemek yemek için bile kullanabilirler. Bakım
Özellikle sürekli taranma ihtiyacı olmasa da göbeğindeki ve sırtındaki uzun tüyler birbirine dolaşma eğilimindedirler. O yüzden düzenli bir fırçalama tüylerine iyi gelir. En azından haftada bir taranmalı ve düğümleri nazikçe açılmalıdır. Genellikle iki ya da üç yavru doğuran anne kediler, kolaylıkla doğumlarını gerçekleştirirler.
Maine Coon kedileri yanıltıcıdır. Oldukça düzensiz tüy toparlaklarına benzerler, fakat büyüdükçe ve olgunluk çağı olan 4 yaşına gelince kaslı, hafife alınmayacak bir kedi olurlar. Yumuşak tüyler büyüdükçe yerini ağır, bol tüylere bırakır ve görünüşte düzensiz olan vücut yapılı, geniş göğüslü ve düzgün bir vücuda dönüşür. Kuyrukları uzar ve uzun yetişkin kuyruk tüyleri çıkartır

MANX KEDİSİ




Kuyruğu olmayan Manx kedisi efsanelerle bütünleşmiş bir kedidir. Hakkında pek çok hikaye anlatılmıştır. Bunlardan biri 1588 yılına, İspanyol donanmasının galip İngiliz filosundan kaçtığı döneme kadar uzanır. Söz konusu donanma İskoçyanın kuzeyinden dolanarak İrlanda Denizine iner, fakat geçirdiği bir kaza sonucu kıyıya yakın bir yerlerde parçalanır. Gemideki İspanyol kedileri yüzerek karaya çıkmayı başarırlar ve orada bir koloni kurarlar; bu adanın adı ise Man Adasıdır. Ne yazık ki bu hikayeyi doğrulayacak bir gemi enkazına ve kuyruksuz İspanyol kedisine ait herhangi bir kayıda rastlanmamıştır.
Orta Çağda geçen bir başka efsaneye göre, adayı ellerinde bulunduran Viking savaşçıları, kedilerin kuyruklarını miğferlerine süs yapmak için çalmışlardı ve anne kediler bu alçakça davranışı engellemek için yavrularının kuyruklarını ısırmaya başlamışlardı. Bir de Man Adası’nın Vikinglerden önceki sakinleri olan Kelt’lere ait olan efsane vardır. Onların geleneğine göre bir kedinin kuyruğuna basan biri, habis kişi olarak suçlanarak engerek yılanlarının önüne atılırdı. Derken halkın inanışına göre ilahi bir önlem olarak kediler kuyruksuz doğmuşlardı ki Keltler bu makus kaderden kurtulsunlar. Manx kedilerinin kökenine dair biyolojik olarak imkansız sınıfına giren fikirler içinde bir kedinin bir tavşanla çiftleştirilmesi vardır. Bu görüş kedinin kuyruğunun tavşana benzemesinden çıkmıştır. Son olarak da ilahi bir efsanevi figür olarak Nuh’la ilişkilendirilmişlerdir. Efsaneye göre, kediler Nuh’un gemisine varan en son hayvanlardı, çünkü özgür tabiatları dolayısıyla acele etmeyi gerekli görmemişlerdi. Kopan tufandan kaçmak için sabırsızlanan Nuh ise gemisinin kapılarını erkenden kapayıp kedilerin kuyruklarının kopmasına neden olmuştu.

Secerenin Kurulması:

Genetik bilim bize daha az romantik ama daha fazla tutarlı bir bilgi sunmuştur. Manx kedisi, adada birkaç yüzyıl önce ortaya çıkan dominant bir gen mutasyonu sonucu ortaya çıkmıştı. 13. yüzyılda Marco Polo’dan tutun da 19. yüzyılda Darwin’e kadar pek çok gezgin güneydoğu Asya’da kuyruksuz kediler gördüklerini söylemişlerdir. Fakat türün orjinal kaynağı Man Adasındaki kedilerdir. Man Adası izole bir adaydı, çünkü ancak 19. yüzyılın sonunda turistik bir ada olarak kullanılmaya başlandı. Bu yüzden Manx kedi türü rahatsız edilmeden sağlıklı bir biçimde gelişti. Adada bilinen kuyruksuz kedilere ait kayıtlar en az 1820’lere dayanır. 19. yüzyılın son yarısında kedi hayranları tarafından “keşfedilen” bu kedilerin 1901 yılında İngiltere’de bir klübü kuruldu.
Kral 8. Edward’ın bir Manx sahibi olması ülkede türe dair ilginin artmasına sebep olduğu düşünülür. Amerikan kedi severler bu kedicikleri 1930’lu yıllarda keşfettiler ve her zaman olduğu gibi, durumu o kadar aşırı boyutlara taşıdılar ki, Man Adası hükümeti adadaki kedilerin geleceği için büyük bir korkuya kapıldı. Sonuç olarak 1960 yılında hükümet tarafından karşılanan bir yetiştiricilik evi kuruldu. Günümüzde hala çalışmaktadır, fakat artık hükümet tarafından yürütülmemektedir. Man Adası’nda Manx kedisi, paraların, pulların üzerine basılan ve resimlerde, mücevherlerde ve seramiklerin üzerinde sıkça görülen çok önemli kültürel bir semboldür.
Manx kedisinin gelişimini sağlayan dominant “M” geni son derece dengesiz ve tahmin edilemezdir. Bu yüzden Manx kedilerinin yetiştirilmesi inanılmaz derecede zordur. Çoğu zaman yavruların anne karnındayken hayata gözlerini yumduğu olur. Kuyruksuz Manx kedilerinin haricinde tam kuyruklu Manx kedileri de vardır.
Özellikleri
Manx kedisinin iki katmandan oluşan bir tüy yapısı vardır: kalın, pamuksu bir iç tabaka ve parlak, çok uzun olmayan ve sert bir üst tabaka. Pek çok rengi vardır. Gözleri tüyleriyle uyumlu olur. Göz renkleri arasında mavi, portakal veya karışık (mavi/portakal) renkleri bulunur.
Orta boyda, yuvarlak bir vücuda sahiptir. Arka ayakları ön ayaklarından uzundur. Omuzları kaslıdır. Kafası yuvarlak ve büyüktür, yanak kemikleri ise oldukça gelişmiştir.Güçlü bir çenesi vardır. Kulakları kafaya yakın tarafta geniştir, üste çıktıkça daralır. Gözleri geniş, yuvarlak bir yapıya sahiptir ve orta boydaki burnuna hafif bir açıyla durur. Kuyruksuz uzun tüylü kedilere Cymric adı verilir.
Hayret verici bir diğer özellikleri ise, kuyruğun kedilerin hareketlerinde ve dengelerinde oynadığı hayati rol göz önünde bulundurulduğunda, kuyruksuz oluşunun Manx kedisinin tırmanma ve avlanma yeteneğini azaltmayışıdır. Bu kediler müthiş iyi ve istekli fare avcılarıdırlar.
Huyları ve Bakımı:bir Manx kedisi yavrusu seçmek bir sürü zorluklar içerir ve uzman bir veteriner tavsiyesine başvurulması gerekir. Manx kedileri koşarken hafif seken, tavşana benzer bir şekilde koşarlar, fakat yürürken gayet normaldirler. Ayakta dururken de kedi gibi dururlar, tavşan gibi bir pozisyon almazlar. Bir Manx kedisi evcil hayvan olarak çok şirin bir tercihtir.
Manx kedisi sadık, sevgi dolu ve sessizdirler. İlgi çekmek için avazı çıktığı kadar miyavlamak yerine mırıldarlar. İlk tanışmalarda temkinlidirler ve eğer çok ses varsa ya da ani hareket yapılırsa fazla heyecanlanabilirler. Manx’lar özellikle tek bir kişi tarafından ilgilenildiklerinde kolaylıkla eğitilebilirler ve sahiplerini bile korurlar. Ailenin bir parçası olmayı severler ve evde yalnız bırakılmaktan hiç hoşlanmazlar. Bu yüzden gün içinde bomboş olan çalışan insanların evleri için pek uygun kediler değildirler. Manx kedileri genelde iki ile dört arasında yavru doğururlar. Yavru kediler çok hassastır ve çok özenli bir bakım isterler. İlk haftalar boyunca sağlıklı görünen yavru kedilerde bile ölüm görülür. Fakat sağ kalan yavru kediler çok hızlı bir şekilde tüm ömürleri boyunca sürecek afacan ve sağlıklı bir oyunculuk yeteneği geliştirirler.

BİRMAN KEDİSİ




Renkli maskesi ve beyaz patileri ile oldukça yakışıklı olan Birman – veya Burma’nın Kutsal Kedisi, ülkemizde fazla yaygın olmayan bir türdür; fakat İngiltere, Avrupa ve Kuzey Amerika’da kedi severler arasında sadık destekçileri bulunuyor.
Evsanevi Tür
Birman kedisinin tarihi en az iki tane çok romantik hikayeye dayanır. Bu öykülerden bir tanesi tarihin derin topraklarında çoktan gömülüp gitmiştir; diğeri ise yaklaşık 100 yaşındadır.Daha eski olan hikaye bizleri Orta Çağa, insanoğlunun en karanlık zamanlarından birine götürür. M.S. 9. yüzyılda, bugün Myanmar (Burma), Tayland ve Kamboçya olan güney-doğu Asya ülkeleri, Khmer Halkı’nın kontrolünde olan tapınak krallıklarıyla bezenmişti. Bu krallıklardan her biri bir Budist Tapınağı’na bağlıydı: bu tapınaklardan en büyükleri Ava ve Myanmar’daki Pegu idi. Tayland’da bulunan Ayuthaya ve Kamboçya’daki Angkor da diğer büyük merkezlerdi. Bahsi geçen bu kutsal krallıklar Thai Akıncıları’nın bitmek tükenmek bilmeyen tehditi altındaydılar – ne yazık ki aynı akıncılar 15. bu tapınakları tamamen yer yüzünden sildiler; ama her zaman en karanlık zamanlarda bile mucizeler olabiliyordu ve bu tapınaklardan bazıları kurtulmayı başardı. Güzel bir doğa ve otantik yapılarla barış, ahenk ve bilgelik için yaşayan bu tapınaklarda Saf kar beyazı kediler yaşardı. Budist inancına göre bu beyaz kediler ölen rahipleri temsil ediyordu. Bu kedilerin özel bir pozisyonu vardı ve her biri büyük bir ihtimamla şımartılırdı. Kimi tarihi yıllıkların yazdığına göre, tapınakları istilacılara karşı korumak için kullanılırlarmış, fakat Birman’lar öyle kibar, uysal bir tabiata sahiptir ki bu efsane biraz olasılık dışı kalır.
Diğer bir efsaneye göre, Lao-Tsun tapınağında baş rahibin dostu olan kar beyaz bir kedi olan Sinh yaşıyordu. Başrahip Mun-ha çok yaşlı ve bilgeydi. Ne var ki sadece tabiatın seslerinin, kedilerin ve insanların sessizliklerinin ve büyük bir uyumun yaşadığı bu tapınak da insanoğlunun hırsından nasibini aldı: bir gece akıncılar tapınağa baskın düzenlediler ve Mun-Ha safir gözlü altın tanrıçanın heykeli önünde meditasyon yaparken onu acımasızca öldürdüler. Bunu gören kedi Sinh, hemen Mun-Ha’nın ölmekte olan vücudunun üzerine sıçradı ve böylece yaşlı rahibin ruhu kediye geçmiş oldu. Tam o anda, Sinh’in beyaz tüyleri heykelden yansıyan altın rengiyle gölgelendi; tek saf beyaz kalan yerleri kutsal efendisinin vücuduna dokuna patileri oldu. Yüzü, kulakları, kuyruğu ve bacakları ebediyet veren toprağın rengini alırken, kehribar gözleri ise tanrıçanın safir mavi gözlerinin rengine büründü. Sinh, 7 gün boyunca Mun-Ha’nın vücudunun yanında yatarak onu korudu, yemek yemeyi reddetti. Sonunda Sinh de son nefesini efendisinin buruşmuş elleri üzerinde verdi ve Mun-ha’nın ruhuyla birlikte cennete yükseldi; tapınağın geri kalan 99 kedisi de Sinh’in yeni renklerine büründüler. İnanca göre bu keidler genç bir rahibin etrafında daire oluşturup dönerler ve o genç Munha’nın yeni başrahip olarak seçtiği kişi olur.Lao-Tsun rahipleri, 19.yüzyılda gözden düşmeye başladılar ve tapınaklarından kovuldular. Bir İngiliz olan Binbaşı Russell-Gordon ve bir Fransız olan kaşif Auguste Pavie rahiplerin ve kedilerinin sınırı geçip Tibet’te yeni bir tapınak kurmalarına yardım etti. Birkaç yıl sonra, 1919’da, bir çift tapınak kedisi bir minnettarlık gösterisi olarak Fransa’ya gönderildi. Erkek kedi yolculuk sırasında öldü, fakat dişi olan anne, yani Sita, Avrupa’daki Birman türünün kurucusu olmak üzere sağ kaldı. Bu hikayelere de dayanarak söylenilebilir ki Birman doğal bir türdür.
Belirgin Özellikleri Olan Bir Kedi
Birman’ın iki belirgin özellikleri derin mavi gözleri ve tüm dört patisinde bulunan beyaz ‘eldivenleri’dir. Arka patilerdeki beyaz işaret bacaklardan yukarı doğru uzar. Ön patilerinin üzerindeki beyaz tüyler yatay ve net bir çizgi halinde diğer tüylerden ayrılırlar ve hiç taşma yapmazlar.
Birman geniş bir kedidir fakat İran’dan daha az hantaldır. Göbeğine doğru indikçe dalgalanma eğiliminde bulunan uzun, ipeksi tüyleri vardır ve en önemlisi iran kedisinde olduğu gibi bu tüyler matlaşmaz ve birbirlerine dolaşıp düğüm olmaz. Boynunda kalın, yoğun tüylü bir yelesi vardır. Vücudu orta uzunlukta fakat yapılı, bacakları dayanıklı ve orta uzunlukta, ve patileri de yuvarlak, sağlam ve parmakları bitişik olacak şekilde oldukça geniştir. Kuyruğu orta uzunlukta ve bol tüylüdür. Geniş, yuvarlak kafasının üzerinde kulakların biraz önünde düz bir alan vardır. Kulakları ise uçları yuvarlak ve birbirinden oldukça ayrıktır. Gözleri badem şekillidir ve her zaman derin mavi olurlar. Vücut rengi dengelidir ve koyu renkler yüzde, kulaklarda, bacaklarda ve kulaklarda yoğunlaşır. Ayaklardaki beyaz işaretler simetriktir.
Değişik Renkler, Değişik Tatlar
Orjinal Birman kedisi koyu kahverengi mühürlü bir renge sahiptir; uçuk bir krem rengi vücudun yanlarına doğru açık kahve şeklinde gölgelenir. Göbek ve göğüs bölgesinde daha koyu kahve gölgeler olur – elbette ki bembeyaz patileri hariç. Burun derisi koyu kahve ve pati altları pembedir. Bu tür renkli kedilerin en saygı duyulanı arka tarafında görülen uçul altın halesi olanlardır ki bu özellik özellikle yetişkin erkeklerde görülür.Mavi mühürlü olan mavimsi-beyaz bir vücut rengine sahiptir; göbekte ve göğüste daha sıcak bir tonu vardır. Ayrıca beyaz patileri hariç koyu, derin mavi mühürleri vardır.Görülebilen diğer renk türleri ise çikolata ve eflatun mühürlü, tekir ve kaliko tarzı olanlar. Fakat en orjinal renk çeşitleri yukartta belirtelenlerdir.
Bakımı
Birmanlar sessiz, uysal, nazik kediler olmalarıyla ünlüdürler ve büyük bir asalet ve güzellikleri vardır. Evdeki insanların ve diğer hayvanların arkadaşlığından hoşlanırlar ve gürültücü olmasalar da oyuncudurlar. Dışarıda serüvene hoş bakmayıp çok iyi birer avcı olmasalar da küçük bir alana kapatılmaktan hoşlanmazlar: eğer bir odaya tıkıp sonra kapısını açarsanız (onlar önce açmazsa) size dik dik bakan bir Birman ile karşılaşabilirsiniz. Yine de uysaldırlar ve aşırıya kaçmazlar. Yaşadıkları yerde ferah bir ortam olmalı ve rahat rahat evlerinde dolaşabilmelidirler. Bu özelliklerinden dolayı onları aile tatildeyken bir pansiyona bırakmak sorun yaratır; ve eğer mümkünse başka türlü bir çözüm bulunmalıdır.
Kısırlaştırılmamış dişiler daha yedi aylıkken olgunlaşabilirler ve kızgınlığa girip coşarlar – hayır, hayır, yanlış okumadınız: resmen coşarlar. Bu kediciklerin çiftleşmeye olan hevesi adeta efsanevidir. Bir kez amaçlarına ulaşınca genelde dört ya da beş yavru dünyaya getirirler. Bu minikler dünyaya neredeyse bembeyaz gelirler, fakat renkleri birkaç günden sonra özellikle kulaklarda ve kuyruklarda olmak üzere değişmeye başlar. Derin mavi göz renkleri ilk başta uçuk bir mavi olur ve kediler olgunlaştıkça koyulaşır.
Bu efsanevi tür oyunculuğu ve iyi huylu birer aile kedisi olmalarıyla ün yapmışlardır.

KEDİLERDE İSHAL


Küçük hayvanlarda oldukça sık rastlanan, mide barsak sisteminin hareket yeteneğindeki bozukluklar sonucu, dışkı miktarının, dışkıdaki su oranının ve dışkılama sayısının artmasıyla karakterize bir semptomdur. Akut ve kronik seyir gösteren bir olgudur. Bu yazımızda akut seyreden ishallerden bahsedeceğiz.
İshaller çeşitli nedenlere ilgili olarak gelişse de başlıcaları;
Bakteriyel nedenler: Mide barsaktaki mikroorganizmaların (E.coli, salmonella, yersinia…) ishale nasıl neden oldukları tam olarak açıklanamamıştır. Ancak dışkı ve ağız yoluyla bulaşmaları ve gıdaları kontamine etmeleri söz konusudur. Özellikle çiğ etlerle beslenen hayvanlarda bu risk artmaktadır (Özelikle salmonella spp). *
Viral nedenler: Kedi ve köpeklerde görülen gençlik hastalığı etkeni olan viruslar, kanlı ishal etkeni olan viruslar gibi birçok viral etkenler ishalin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Düzenli koruyucu aşılamanın önemi burada bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. *
Paraziter nedenler: Hemen her yaştaki hayvanlarda görülürse de gençler daha duyarlıdırlar. En şiddetli belirtilere kancalı kurt olarak adlandırılan parazit neden olur. Diğer mide barsak parazitlerini(ascaridler,coccidiozlar,giardia…) de göz ardı etmemekte fayda vardır.
Toksik nedenler: Yangı giderici ilaçlar, antibiyotiker, kemoterapötikler, antelmentikler, ağır metaller ve insektisitler de ishale neden olabilmektedir.
Beslenme hataları: Aşırı beslenme, karbonhidratça zengin gıdaların verilmesi, ani mama değişiklikleri, yüksek oranda süt ve sütlü gıdalar, yağlı, bozuk ve soğuk gıdaların verilmesi de bir başka grup ishal nedenleridir.
Ekstra diğer nedenler: Candida gibi bazı mikotik etkenler, yabancı cisimler, tıkanmalar, böbrek yetmezliği, pankreas bozuklukları ve başlı başına ishalle seyreden hastalıkları saymak mümkündür.
Klinik Bulgular:
Hayvan depresif bir haldedir. Yukarıda belirttiğimiz nedene göre; sulu yoğurt kıvamında, kanlı ya da mukuslu dışkı görülür. Karın bölgesinde hassasiyet vardır. Su kaybından dolayı deri elastikiyetinde bozulma, kusma, iştahsızlık, solgunluk ve ateş görülebilir. Dışkı içeriğine bağlı olarak rengi ve kokusu farklılık gösterebilir.
Tanı:
Tanıda anemnez, klinik bulgular, laboratuar bulguları ya da spesifik testlerle etken belirlenir.
Tedavi:
Öncelikle veteriner hekime mutlaka başvurulmalıdır. 24-48 saat gıda verilmemesi, hayvanın sakin bir ortama alınması, pirinç lapası ve patates verilmesi gibi gıdai tedbirler alınmalıdır. Gıdalar küçük porsiyonlar halinde ve sık verilmelidir. Kaybedilen elektrolit dengesini yerine getirmek için elektrolit tedavisi mutlaka yapılmalıdır. Veteriner hekiminizin önereceği semptomatik ve destekleyici tedavi protokulüne mutlaka uyulması gerekmektedir. Etkenin ortadan kalkmasıyla, hastaların çoğunda yıkımlanmanın şiddetli olması durumunda dahi barsak epitelyum katmanının kendisini yenilemesi 3-5 gün gibi kısa bir süre sürmesi sonucu iyileşme hızlı bir şekilde sağlanır. Ancak unutulmamalıdır ki; basit bir ishal gibi düşündüğünüz hastalık petlerimizi kaybetmemize neden olabilmektedir.
Koruma:
Viral nedenli ishal problemlerini yaşamamak için kedinizin aşılarını ihmal etmemeli, gerektiğinde bağışıklık sistemi aktivatörleri kullanılmalıdır. Paraziter uygulamaları aksatılmamalı ve kedinin diyetine dikkat edilmelidir.

KEDİLERDE AİDS (FİV)



Kedilerde immun yetmezliğe neden olan bir enfeksiyondur. Özellikle sokaklarda yaşayan veya dışarıyla ilişkisi olan erkek kedilerde daha sık görülmektedir. Etken ilk kez 1987 yılında izole edilebilmiştir.
Nasıl Bulaşır?
Kedilerde enfekte salya ve ısırık yoluyla bulaşır. Ayrıca enfekte kedilerden yapılan kan nakillerinden de bulaşma söz konusudur.
Etken insandaki HIV ile benzerlikler gösterir. Klinik olarak kedi AİDS'i kronik seyirli değişik derecelerde bozukluklar, bağışıklık sistemini baskılayan ve yardımcı bağışıklık hücrelerinin azalmasıyla karakterize bir enfeksiyondur.
Belirtileri nelerdir?
Hastalarda değişken bir klinik tablo gözlenir. Ateş, kulak enfeksiyonu, ağız mukozasında bozukluklar, kronik böbrek yetmezliği, kronik ishal ve solunum yolu bozuklukları en sık görülen belirtileridir. Hayvanın aktivitelerinde azalma, halsizlik, iştahsızlık ve kilo kaybı şikayetleriyle hekime başvurulur. Bazen anemi de bu tabloya eşlik eder. Enfeksiyon bazen yıllarca belirti göstermeyebilir.
Hastalığın Tanısı:
Veteriner hekiminizin yapacağı ayrıntılı muayane ve spesifik testlerle tanı konur.
Tedavisi mümkün müdür?
Hastalığın kesin tedavisinin olmamasına rağmen semptomların düzelmesi amacıyla destekleyici tedaviler uygulanabilir. İnterferon (Virusler üzerinde etkisi olan doğal bir protein) uygulamaları yapılabilir. Sekonder enfeksiyon oluşumunu önlemek amacıyla uygun antibiyoterapi ve vitamin takviyeleriyle hayvan desteklenmelidir. Burada unutulmaması gereken konu, yapılan tedaviye rağmen hastalık açısından pozitif olan kediler negatife dönmezler. Yapılan iyi bir tedaviyle hastanın ömrü aylarca hatta yıllarca uzatılabilir.
Hastalıktan Korunma Yolları:
Alınacak en önemli korunma önlemi, enfekte hayvanların birbirleriyle teması mümkün olduğunca önlenmelidir. Viral enfeksiyonlardan korumanın yolu aşılamadan geçmektedir. Hasta olan hayvanlara aşılama yapmanın faydası söz konusu değildir.
Kedi AİDS'i İnsanlara geçer mi?
Bu konuda yoğun çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. Bugünkü bilgilere göre kedi AİDS'i insanlar için bir risk oluşturmamaktadır.

KEDİLERDE DERİ HASTALIKLARI


Genel bir yaklaşımla kedideki deri hastalıklarına değincek olursak, deri üzerindeki bir değişiklik, kaşıntı veya tüy dökülmesi bize bir ya da birçok hastalığın aynı anda olabileceğini gösterir. Örneğin egzema ile başlayan deri hastalığında sonraki dönemlerde açık yara üzerindeki bölgelere mantar ve uyuz etkenleri yerleşebilir. Ya da hiç açık egzema olmadan da uyuz veya mantar görülebilir. Bunun yanında kene ve gıda alerjisi de oluşabilir. Alerjiyi bir piramit gibi ele alırsak, gıda alerjisi piramitin en tepesindeki kısımdır. 100’e yakın alerjiye neden olan madde bilinmektedir. Bir maddenin alerjen olması molekül ağırlığının yüksek olduğunu gösterir. Bu yüzden molekül ağırlığı düşük olan mamalar tercih edilmelidir ve bunlar veteriner hekiminizin tavsiyesi ile kullanılmalıdır.
Kedilerde Mantar
Mantarı oluşturan nedenlar arasında yoğun ilaç kullanımını, bağışıklık sisteminin zayıf oluşunu, kulakta başlayan enfeksiyonun aşırı nemli bir ortam olmasından dolayı vücuda yayılmasını sayabiliriz. Çoğunlukla kedi ve köpeklere has olan mantar türü için aşı geliştirilmiştir, bunu veteriner hekiminize danışabilirsiniz. Aşı programına dahil edilebilir veya tedavi amaçlı kullanılabilir, yani hem koruyucu hem de tedavi amaçlı kullanılabilir. Kedilerde Uyuz
Uyuz etkenleri birkaç türdür fakat bunlardan biri insana da bulaşabilir. Mikroskobik bir parazit olan uyuz etkenlerini gözle görmek çok zordur. Bazıları derinin yüzlek kısımlarına yerleşebildiği gibi kıl folliküllerine veya derinin derin katmanlarına da yerleşebilir. Uyuz etkenleri, bağışıklık sisteminin zayıf olduğu kedilerde daha fazla ortaya çıkar. Uyuz hastalığı tedavisi uzun süren, zor geçen bir hastalıktır. Bu yüzden çok sabırlı olmak gerekir, tedaviye rağmen bazı hayvanlar bu etkeni ömür boyu taşıyabilirler. Yine kulakta başlayan uyuz etkeni zamanla tüm vücuda da yayılabilir.
Kedilerde Kene
Kene, kan emmenin yanında birçok hastalığın da taşıyıcısıdır. Bu demek oluyor ki, kan emdiği sırada birçok hastalık etkenini de hayvana bulaştırabilir. Evde yaşayan petlerimizde bile kene görülmesinin nedeni, onları bizim farkında olmadan giysi ve ayakkabılarımızla ev ortamına taşımamızdır. Keneler daha sıcak bir ortam ve konakçı spesifik olmamasından kaynaklanmasından dolayı kedimizi ısırıp kanını emebilir. Ayrıca kedimizde ve bizde alerjiye neden olabilir.
Kedilerde Gıda Alerjisi
Alerjiye neden olan 100’e yakın etken vardır demiştik; çoğu özellikle bahar ayında artar. Bununla birlikte yıl boyu alerjiye neden olan etkenler de bulunmaktadır. Alerji, çoğu kez deri üzerinde karşımıza çıkar ancak solunum ve sindirim sisteminde de rastlanabilir. Bahar aylarında kavak, çınar, söğüt gibi ağaçlardan alerji olduğu, dişilik hormonu dediğimiz östrogenin fazlalığı, sentetik, yün, pamuk, gıdaya gelince tavuk başta olmak üzere hindi ve diğer et ürünlerine de alerji gelişebilir. Bugün alerji sorununu kesin çözüme ulaştıracak çalışmalar yapılmaktadır. Hayvanın kanı alınıp labaratuara gönderildiğinde ona has allerjenler belirlenip sırf o allerjenler için hastaya ait aşı üretilmektedir. Türkiye’de de son zamanlarda bu uygulama başladı.