26 Temmuz 2007 Perşembe

BİRMAN KEDİSİ




Renkli maskesi ve beyaz patileri ile oldukça yakışıklı olan Birman – veya Burma’nın Kutsal Kedisi, ülkemizde fazla yaygın olmayan bir türdür; fakat İngiltere, Avrupa ve Kuzey Amerika’da kedi severler arasında sadık destekçileri bulunuyor.
Evsanevi Tür
Birman kedisinin tarihi en az iki tane çok romantik hikayeye dayanır. Bu öykülerden bir tanesi tarihin derin topraklarında çoktan gömülüp gitmiştir; diğeri ise yaklaşık 100 yaşındadır.Daha eski olan hikaye bizleri Orta Çağa, insanoğlunun en karanlık zamanlarından birine götürür. M.S. 9. yüzyılda, bugün Myanmar (Burma), Tayland ve Kamboçya olan güney-doğu Asya ülkeleri, Khmer Halkı’nın kontrolünde olan tapınak krallıklarıyla bezenmişti. Bu krallıklardan her biri bir Budist Tapınağı’na bağlıydı: bu tapınaklardan en büyükleri Ava ve Myanmar’daki Pegu idi. Tayland’da bulunan Ayuthaya ve Kamboçya’daki Angkor da diğer büyük merkezlerdi. Bahsi geçen bu kutsal krallıklar Thai Akıncıları’nın bitmek tükenmek bilmeyen tehditi altındaydılar – ne yazık ki aynı akıncılar 15. bu tapınakları tamamen yer yüzünden sildiler; ama her zaman en karanlık zamanlarda bile mucizeler olabiliyordu ve bu tapınaklardan bazıları kurtulmayı başardı. Güzel bir doğa ve otantik yapılarla barış, ahenk ve bilgelik için yaşayan bu tapınaklarda Saf kar beyazı kediler yaşardı. Budist inancına göre bu beyaz kediler ölen rahipleri temsil ediyordu. Bu kedilerin özel bir pozisyonu vardı ve her biri büyük bir ihtimamla şımartılırdı. Kimi tarihi yıllıkların yazdığına göre, tapınakları istilacılara karşı korumak için kullanılırlarmış, fakat Birman’lar öyle kibar, uysal bir tabiata sahiptir ki bu efsane biraz olasılık dışı kalır.
Diğer bir efsaneye göre, Lao-Tsun tapınağında baş rahibin dostu olan kar beyaz bir kedi olan Sinh yaşıyordu. Başrahip Mun-ha çok yaşlı ve bilgeydi. Ne var ki sadece tabiatın seslerinin, kedilerin ve insanların sessizliklerinin ve büyük bir uyumun yaşadığı bu tapınak da insanoğlunun hırsından nasibini aldı: bir gece akıncılar tapınağa baskın düzenlediler ve Mun-Ha safir gözlü altın tanrıçanın heykeli önünde meditasyon yaparken onu acımasızca öldürdüler. Bunu gören kedi Sinh, hemen Mun-Ha’nın ölmekte olan vücudunun üzerine sıçradı ve böylece yaşlı rahibin ruhu kediye geçmiş oldu. Tam o anda, Sinh’in beyaz tüyleri heykelden yansıyan altın rengiyle gölgelendi; tek saf beyaz kalan yerleri kutsal efendisinin vücuduna dokuna patileri oldu. Yüzü, kulakları, kuyruğu ve bacakları ebediyet veren toprağın rengini alırken, kehribar gözleri ise tanrıçanın safir mavi gözlerinin rengine büründü. Sinh, 7 gün boyunca Mun-Ha’nın vücudunun yanında yatarak onu korudu, yemek yemeyi reddetti. Sonunda Sinh de son nefesini efendisinin buruşmuş elleri üzerinde verdi ve Mun-ha’nın ruhuyla birlikte cennete yükseldi; tapınağın geri kalan 99 kedisi de Sinh’in yeni renklerine büründüler. İnanca göre bu keidler genç bir rahibin etrafında daire oluşturup dönerler ve o genç Munha’nın yeni başrahip olarak seçtiği kişi olur.Lao-Tsun rahipleri, 19.yüzyılda gözden düşmeye başladılar ve tapınaklarından kovuldular. Bir İngiliz olan Binbaşı Russell-Gordon ve bir Fransız olan kaşif Auguste Pavie rahiplerin ve kedilerinin sınırı geçip Tibet’te yeni bir tapınak kurmalarına yardım etti. Birkaç yıl sonra, 1919’da, bir çift tapınak kedisi bir minnettarlık gösterisi olarak Fransa’ya gönderildi. Erkek kedi yolculuk sırasında öldü, fakat dişi olan anne, yani Sita, Avrupa’daki Birman türünün kurucusu olmak üzere sağ kaldı. Bu hikayelere de dayanarak söylenilebilir ki Birman doğal bir türdür.
Belirgin Özellikleri Olan Bir Kedi
Birman’ın iki belirgin özellikleri derin mavi gözleri ve tüm dört patisinde bulunan beyaz ‘eldivenleri’dir. Arka patilerdeki beyaz işaret bacaklardan yukarı doğru uzar. Ön patilerinin üzerindeki beyaz tüyler yatay ve net bir çizgi halinde diğer tüylerden ayrılırlar ve hiç taşma yapmazlar.
Birman geniş bir kedidir fakat İran’dan daha az hantaldır. Göbeğine doğru indikçe dalgalanma eğiliminde bulunan uzun, ipeksi tüyleri vardır ve en önemlisi iran kedisinde olduğu gibi bu tüyler matlaşmaz ve birbirlerine dolaşıp düğüm olmaz. Boynunda kalın, yoğun tüylü bir yelesi vardır. Vücudu orta uzunlukta fakat yapılı, bacakları dayanıklı ve orta uzunlukta, ve patileri de yuvarlak, sağlam ve parmakları bitişik olacak şekilde oldukça geniştir. Kuyruğu orta uzunlukta ve bol tüylüdür. Geniş, yuvarlak kafasının üzerinde kulakların biraz önünde düz bir alan vardır. Kulakları ise uçları yuvarlak ve birbirinden oldukça ayrıktır. Gözleri badem şekillidir ve her zaman derin mavi olurlar. Vücut rengi dengelidir ve koyu renkler yüzde, kulaklarda, bacaklarda ve kulaklarda yoğunlaşır. Ayaklardaki beyaz işaretler simetriktir.
Değişik Renkler, Değişik Tatlar
Orjinal Birman kedisi koyu kahverengi mühürlü bir renge sahiptir; uçuk bir krem rengi vücudun yanlarına doğru açık kahve şeklinde gölgelenir. Göbek ve göğüs bölgesinde daha koyu kahve gölgeler olur – elbette ki bembeyaz patileri hariç. Burun derisi koyu kahve ve pati altları pembedir. Bu tür renkli kedilerin en saygı duyulanı arka tarafında görülen uçul altın halesi olanlardır ki bu özellik özellikle yetişkin erkeklerde görülür.Mavi mühürlü olan mavimsi-beyaz bir vücut rengine sahiptir; göbekte ve göğüste daha sıcak bir tonu vardır. Ayrıca beyaz patileri hariç koyu, derin mavi mühürleri vardır.Görülebilen diğer renk türleri ise çikolata ve eflatun mühürlü, tekir ve kaliko tarzı olanlar. Fakat en orjinal renk çeşitleri yukartta belirtelenlerdir.
Bakımı
Birmanlar sessiz, uysal, nazik kediler olmalarıyla ünlüdürler ve büyük bir asalet ve güzellikleri vardır. Evdeki insanların ve diğer hayvanların arkadaşlığından hoşlanırlar ve gürültücü olmasalar da oyuncudurlar. Dışarıda serüvene hoş bakmayıp çok iyi birer avcı olmasalar da küçük bir alana kapatılmaktan hoşlanmazlar: eğer bir odaya tıkıp sonra kapısını açarsanız (onlar önce açmazsa) size dik dik bakan bir Birman ile karşılaşabilirsiniz. Yine de uysaldırlar ve aşırıya kaçmazlar. Yaşadıkları yerde ferah bir ortam olmalı ve rahat rahat evlerinde dolaşabilmelidirler. Bu özelliklerinden dolayı onları aile tatildeyken bir pansiyona bırakmak sorun yaratır; ve eğer mümkünse başka türlü bir çözüm bulunmalıdır.
Kısırlaştırılmamış dişiler daha yedi aylıkken olgunlaşabilirler ve kızgınlığa girip coşarlar – hayır, hayır, yanlış okumadınız: resmen coşarlar. Bu kediciklerin çiftleşmeye olan hevesi adeta efsanevidir. Bir kez amaçlarına ulaşınca genelde dört ya da beş yavru dünyaya getirirler. Bu minikler dünyaya neredeyse bembeyaz gelirler, fakat renkleri birkaç günden sonra özellikle kulaklarda ve kuyruklarda olmak üzere değişmeye başlar. Derin mavi göz renkleri ilk başta uçuk bir mavi olur ve kediler olgunlaştıkça koyulaşır.
Bu efsanevi tür oyunculuğu ve iyi huylu birer aile kedisi olmalarıyla ün yapmışlardır.

Hiç yorum yok: